Günler kısaldı… Kanlıca’nın ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.
(Yahya Kemal Beyatlı)
Memleket havalarından bir haber ver,
Eylül yağmuru nasıl düşer toprağa?
Kemah’ın kapalı dar yollarında
Hangi kuş hatıra çizdi dal uçlarına?
(Bedirhan Gökçe)
Bilirsin sende de bende de
Eylül’ün acı bir tadı vardı.
Şiire Eylül dediysek
Elbet;
Bir maksadı vardı.
Elbet
(Bedirhan Gökçe)
Ben her yıl eylülün çıplak ayaklarına bir yazı adarım.
Ve ben eylüle akarım
Bir hüzün gibi akarım ben eylüle,
kanayan bir aşk gibi akarım,
Siyah şallara bürünmüş bir genç ölüm gibi akarım…
(Ahmet Altan)
Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar
(Ümit Yaşar Oğuzcan)
Şehir her semtiyle yazın peşine düşse
yaz uzar bundan ve aşklar da nasiplenir,
yazın peşinde şehir, kadının peşinde şiir
eylülün semtine kadar böyle gidilir
(Haydar Ergülen)
Eylül, gülleri soldurarak
duyurdu bu yıl kendini
Böyle olacağını bile bile
şaşırttı bizi yinede
(Ahmet Telli)
Eylül sabahının serinliğini
Yaprakların serinliğini
Yüreğime dolduruyorum
(Ataol Behramoğlu)
Bu eylül akşamında
O güzel deli gözlerini
Görebilmek için
Canımı verirdim
Nerdesin nerdesin
Nerdesin nerde
(Erhan Güleryüz)
Eylül
Yüreklere düşen urgan,
Düşlere giren süngü,
Firari bir korku yüreklerde gezinen,
Kalk bire ceylan gözlüm
Mavzer kuşanalım dağlarda,
Bir çoban ateşi yakalım inadına gecenin,
Yıldız çağıralım göklerden,
Uzanıp güneşin kıyısına,
Bir türkü yakalım tüm sevdalara,
İnadına özgürlük, inadına özgürlük,,,
(Lütfi Kireçci)
Durgun havuzları işlesin bırak
Yaprakların güneş ve ölüm rengi,
Sen kalbini dinle, ufkuna bak.
Düşünme mevsimi inleten rengi
Elemdir mest etsin ruhunu
Eser rüzgarların durgun ahengi.
Yan yana sessizce mevsimle keder
Hicrana aldanmış kalbimde gezin
Esen rüzgarlara sen kendini ver.
(Ahmet Hamdi Tanpınar)
yüzün eylülü bekleyen ince yaprakmış
mardin’in bağlarına erken düşmüş kış
(Barış Erdoğan)
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
Ağaçlar bükmesinler n’olursun boyunlarını
Neden akşam oluyorum tren kalkınca
Kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
(Hasan Hüseyin Korkmazgil)
Eylül’dü…..
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..
Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.
(Cemal Süreya)
Fânî ömür biter, bir uzun sonbahâr olur.
Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, târümâr olur.
Mevsim boyunca kendini hissettirir vedâ;
Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ.
(Yahya Kemâl Beyatlı)
Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filan da gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar
(Turgut Uyar)