Bu yola düştüğümüzden beridir yol yolu çekti. Bazen az gittik bazen uz gittik. Düzde de gittik dağları da aştık. Bize her yol mübah dedik. Yola dair ne varsa kabulümüzdür dedik hatta. Düşünür olduk bize yolu hatırlatanları. Şiirlerde sözlerde onu aradık. Yol sözleri toplar olduk bu sevda uğruna. Duyduğumuzda gönül telimize dokunan kelimeler geldi aklımıza.
Neler bunlar diye bakalım dedik sözlüğe. Yola düşen kelimeler çıktı ortaya. Varsa unuttuğumuz bize küsmesin. Daha yolumuz düşmemiştir o yöne. Daha nice gidecek yolumuz var daha. Onu da ekleriz bir gün.
Yol Sözlüğü :
Yol :
- Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik
- Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer
- Genellikle yerleşim alanlarını birbirine bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi
- İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer
Yolcu :
- Yolculuğa çıkmış kimse
Yolculuk :
- Ülkeden ülkeye veya bir ülke içinde bir yerden bir yere gidiş veya geliş, gezi, seyahat, sefer
- Herhangi bir taşıtla bir yere gidip gelme
Yürümek :
- Adım atarak ilerlemek, gitmek
- Yayan gezmek, yayan gitmek
- Yol almak
- Bir yere gelmek, bir yere ulaşmak, kaplamak
- Geçmek, ilerlemek, değişmek
Seyahat :
- Yolculuk, gezi
Siyahat :
(Seyyehân – Siyâh – Süyuh) İbret, terehhüb ve ibadet için yer yüzünde gezip yürümek. (Dervişlerin seyahatı bundandır.)
Seyahatname :
- Bir yazarın gezip gördüğü yerlerden edindiği bilgi ve izlenimlerini anlattığı eser
Seyyah :
- Gezgin, turist
Seyir :
- Gidiş, yürüyüş, ilerleyiş
- Kara taşıtlarının belli bir güzergâhta ilerlemesi
- Özellikle gemilerin belli bir rotayı takip ederek yolculuk etmesi
- Bir yerden başka bir yere gitmek için yola çıkma
Sefer :
- Yolculuk
Gezi :
- Ülkeler veya şehirler arasında yapılan uzun yolculuk, seyahat
- Gezmek, görmek, eğlenmek amacıyla yapılan yolculuk
Gezgin :
- Gezmek, tanımak, görmek, dinlenmek amacıyla geziye çıkan (kimse), gezici, gezmen, seyyah
Gezenti :
- Vaktini gezmekle geçiren, gezmeyi çok seven,
Han :
- Yol üzerinde veya kasabalarda yolcuların konaklamalarına yarayan yapı
Hancı :
- Han işleten kimse
Kervan :
- Uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyası taşıyan yük hayvanı katarı
Kervansaray :
- Ana yollarda kervanların konaklaması için yapılan büyük han
Harita :
- Coğrafya, tarih, dil, nüfus vb. konularla ilgili yeryüzünün veya bir parçasının, belli bir orana göre küçültülerek düzlem üzerine çizilen taslağı
Pusula :
Üzerinde kuzey güney doğrultusunu gösteren bir mıknatıs iğnesi bulunan ve yön tespit etmek için kullanılan kadranlı araç, yön belirteci
Rota :
- Bir gemi veya uçağın gidiş yönü, izleyeceği yol
Keşif :
- Var olduğu bilinmeyen bir şeyin ortaya çıkarılması
Kaşif :
- Kâşif, var olan ancak bilinmeyen bir şeyi bulan, ortaya çıkaran, keşfeden kimsedir.
Rehber :
- Yol gösteren kimse veya şey,
Binek :
- Binmeye yarayan otomobil, at vb
Heybe :
- At, eşek vb. binek hayvanlarının eyeri üzerine geçirilen veya omuzda taşınan, içine öteberi koymaya yarayan, kilim veya halıdan yapılmış iki gözlü torba
Nevrah :
- İlk olarak seyahata çıkan. Yeni yolcu. Yeni yol.
Rehrev :
- Yolcu
Saih :
Seyahat eden
İbhar :
- Deniz yolculuğu.
Göç :
- Ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret
Göçmen :
- Kendi ülkesinden ayrılarak yerleşmek için başka ülkeye giden
Hicret :
- İslam takviminde tarih başı sayılan Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç etmesi
Muhacir :
- Göçmen
Hac:
- İslam’ın beş şartından biri olan, Müslümanlarca zilhicce ayında Mekke’de yapılan Kâbe’yi ziyaret ve tavaf ibadeti.
- Genellikle tek tanrılı dinlerde kutsal olarak tanınan yerlerin, o dinden olanlarca yılın belli aylarında ziyaret edilmesi.
Yoldaş :
- Muhacir
Kaynak : http://www.tdk.gov.tr/