Divriği’de trenden indikten sonra şehre doğru yürümeye başladığınızda şehre hakim bir tepede Mengücek Beylerinin kalesi karşılıyor sizi. Mengücek Beyleri, sırtını Çaltı Çayı’na bakan yamaca dayamış bu kalede Aslanlı Burç’tan halkı selamlıyorlarmış. Divriği, Sultan Alparslan’ın kumandanlarından Mengücek Gazi’nin oğulları tarafından 100 yıldan biraz fazla bir süre yarı bağımsız bir beylik olarak yönetilmiş. Divriği Ulu Camii, Mengüceklerin kültürel olarak zirve dönemini yaşadığı bu dönemde inşa edilmiştir.
Divriği, tarihin bir döneminde dondurulmuş kalmış sanki. Sokak aralarına serpiştirilmiş kümbetler göze çarpıyor. Hamamları, köprüleri, tarihi konakları ilgimi çekse de gözlerim Ulu Camii’yi aradı durdu. Ayaklarım doğruca ona doğru yöneldi. Uzaktan belirdiğinde ne kadarda mütevazi gözüküyordu halbuki. Küçük bir minare. İnce uzun külah şeklinde bir kubbe. Yaklaştıkça ihtişamı belli olmaya başladı. Darüşşifa’nın Taç Kapı’sına geldiğimde dakikalarca baka kaldım. Bu ne şahane bir işçilikti böyle. Tüm kapıları fotoğraf çekmeden dolaştım önce. Hiç bir fotoğraf bu sanatı gerçek anlamı ile yansıtamaz. Gözlerle şahit olmak gerek.
Yazı İçerikleri
Divriği Ulu Camii Tarihi
Divriği Ulu Camii, Mengücek Beyi Süleyman Şah oğlu Ahmet Şah tarafında 1228-1243 yılları arasında yaptırılmış. Darüşşifa ise Ahmet Şah’ın eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırılmış. 1985 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası” listesine alınan yapının mimarı Ahlatlı Hürrem Şah’tır. Mimarın bilinen ilk ve tek eseridir. Yapı hakkında uzmanlarca söylenen en ilginç benzetme benim için “Anadolu’nun El-Hamrası” oldu. Pirimiz Evliya Çelebi’de seyahatnamesinde “Methinde diller kısır, kalem kırıktır. Duanın kabul olduğu yer olup gece gündüz cemaati çoktur” diyerek harranlığı ifade eder. Maalesef pirimizin aksine öğle namazında bile 10 kişinin zor saf tuttuğu bir yalnızlık içinde olduğuna şahit oldum. Söylemeden geçemeyeceğim.
Darüşşifa İç Mekan
Darüşşifa, Mengücekler zamanında hastane olarak inşa edilmiş. Osmanlı’da ise medrese olarak pozitif ilimler verilmiş. Taç Kapı’dan girdiğinizde küçük bir havuz karşılıyor. Su sesi ile hastaların tedavisi amaçlanmış. Su sesi, kurulan akustik sistemi ile şifahanenin tüm odalarına yayılması sağlanmış. Tam karşıda büyük eyvanın duvarında bir güneş saati bulunmakta. Taş Kapı’da yer alan denge sütunun gölgesinin bu duvara düşmesi zaman tayini yapılıyormuş.
Soldaki odada Ahmet Şah, eşi Turan Melek ve ailesinin kabirleri yeralmakta. Darüşşifanın tavanı, sütunları ve duvarları geometrik süslemelerle donatılmış. Büyük eyvanın tavanı ise eşsiz bir kilit taşlı tonoz örneğidir. Ayrıca burada mimarın gizli bir imzasını taşıya bir dua vardır.
Darüşşifa Taç Kapı
Darüşşifa Kapısı yada Taç Kapı’da Türk Bayrağındaki yıldız ve hilalin bire bir aynısı ile süslenmiş. Üst kısmında küçük bir pencere ve ortasında bir denge sütunu bulunmaktadır. Depreme karşılık binanın dengede olup olmadığı göstermektedir. 1939 Erzincan depreminde hasar alarak özelliğini yitirmiş. Kapıdaki motifler simetrik gibi gözükse de aslında asimetriktir. Her bir şekil bir daha tekrar etmeyerek mimari bir hüner sergilenmiştir.
Ulu Camii İç Mekan
Camiye Tekstil Kapı’dan girdiğimde ilk hissettiğim zamandan soyutlandığım oldu. Yüksek davanına rağmen çok az pencere düşünülmüş. Bunun sonucu oluşan atmosferde insanı etkiliyor. Kapılarına kıyasla daha sade bir tasarımı var. İç mekanda taş oymalı mihrap, 800 yıllık minber, ahşap kolonları kalan şah mahfili, külah şeklindeki kubbedeki motifler dikkat çekmekte.
Minber ahşap olmasına rağmen orjinalliği korumakta. Abanos ağacından yapılmış olması 800 yıldan beri kullanılıyor olmasını sağlamış. Ustası Tiflisli İbrahim oğlu Ahmet minberi kenarına imzasını atmış.
Caminin devasa bir mihrabı var. Kale kapılarını andırıyor. Geneli düz olmakla birlikte taş oyma motifleri ile eşi benzeri olmayan bir mihrap.
Tavandaki çeşitli şekillerde ki kilit taşlı tonoz örtüleri insanı kendine hayran bırakıyor. Sekizgen, yıldız, artı işaretli şekiller Selçukluların mimaride geometriyi kullanmalarının en güzel örnekleri.
Tekstil Kapı – Çarşı Kapı – Gölge Kapı
Ulu Camii’nin kıble yönünde sağında kalan kapısına, motiflerinin duvara asılmış bir halı güzelliğinde olmasında dolayı Tekstil Kapı adı verilmiş. aynı zamanda Divriği çarşına baktığından dolayı Çarşı Kapı ve ikindi vakti ortaya çıkan namaz kılan insan silüetinden dolayı Gölge Kapı da denmektedir. Aslında caminin çıkış kapısı olarak yapılmış. Cennet Kapı asıl giriş kapısı olarak yapılmış. Çıkarken kıbleye sırtını dönmemek için hürmeten bu kapı kullanılmış.
Cennet Kapı
Ulu Camii’nin giriş ve en görkemli, en ihtişamlı kapısı. Cennet Kapı olarak adlandırılması üzerindeki lale, gül, sarmaşık gibi motiflerin cennneti tasfir etmesindendir. Anadolu Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’a bağlılığı ifade etmek için özellikle bu kapıda kitabede övgüyle bahsedilmiş. Her motifinde anlam yüklü muhteşem bir eserdir. Sabah gün ışığında bir kadın silüeti belirmektedir. Bir manada “Cennet anaların ayakları altındadır” hadisine işaret vardır.
Şah Kapı
Ulu Camii’de Osmanlı camilerindeki sultan mahfilinin fonksiyonuna sahip Şah Mahfili bulunmakta. Ahşaptan bir iskele üzerinde inşa edilen bu kata Mengücek Beyleri Şah Kapı’yı kullanarak girerlermiş. Kapı girişi bir insanın dik olarak geçemeyeceği kadar küçük yapılmış. Bundan maksat Şah’ın ancak Allah’ın huzurunda eğileceğini vurgulamaktır. Diğer kapılara göre oldukça mütavizi sayılır. Şah Mahfili’nde günümüzde sadece iskeleleri ulaşabilmiş.
Divriği Ulu Camii Minare
Mimar Koca Sinan’ın izleri Sivas’a kadar ulaşmış. Sinan büyük camiler, hanlar, köprüler yapmakla kalmamış. Ayasofya gibi, Ulu Camii gibi tarihi binaların restorasyonunu ve ilave inşaatlarını da yapmış. Ulu Camii’nin minaresi Kanuni zamanında Mimar Sinan tarafından yapılmış. Ayrıca iç kolonların güçlendirmesini yapmış.
Kartal ve Şahin Figürleri
Çift başlı kartal sembolü Anadolu Selçukluları’nın , boynu bükük şahin figürü ise Mengücek Beyliği’nin sembolü. Bu iki sembol Ulu Camii’nin Batı Kapısında yan yana durmakta. Mengücekler, Selçuklulara bağlılıkları boynu bükük şahinle ifade ederken, şahinin bir pençesi dik tutularak yeri geldiğinde diş gösterebileceğini ifade etmiş. Günümüzde bu şahin Divriği Kaymakamlığı’nın amblemi olarak kullanılmakta
Divriği Ulu Camii Fotoğrafları
Cami hakkında daha detaylı bilgileri buradan bakabilirsiniz.