Gürün, Sivas’ın merkeze 137 km ile en uzak ilçelerinde bir tanesi. Sadece mesafe olarak değil coğrafi, kültürel ve tarım özellikleri ile de çok farklı bir bölge. Coğrafi olarak İç Anadolu’ya değil Doğu Anadolu Bölgesi’ne ait bir kere. Buğday gibi kuru tarım yapılmıyor, kayısı gibi sulamalı bahçe ürünleri yetiştiriliyor. Kayseri-Malatya yolu üzerinde olmasında dolayı ticaret Sivas’tan daha çok bu illerle yapılıyor. Hatta Sivas kültüründen çok Malatya kültürünün hakim olduğunu söylersek abartmış olmayız.
Sivaslı olmama rağen Gürün’ü Kayserli arkadaşların fotoğraflarından tanıyordum. Özellikle Gökpınar Gölü cezbediyordu beni. Sılai rahim için geldiğimiz Sivas’tan kalkıp düştük Gürün yollarına. Hedefimiz önce Şuğul Vadisi ile Gökpınar’ın gördükten sonra 35 km uzaklıktaki Malatya’nın Darende ilçesine gitmek.
Sivas-Gürün yolu boyunca görebileceğiz tek renk toprak rengi. Her yer buğday tarlaları. Yeni yeşillendirilmeye çalışılan tepelerdeki fidanlar ise çok cılız. Yağışın oldukça düşük olduğu bu bölgede toprağa tutunmak çamlar için çok zor.
Yazı İçerikleri
Şuğul Vadisi
Tepeleri aşıp bir vadinin içinde akan yeşilliği gördüğümde Gürün’e vardığımızı anladım. Uzaktan çok etkileyici görünüyordu. Sapsarı toprakların içinde yemyeşil bir şehir hem de akıp gidiyor. Önce Kayseri yönünde 2 km gidip sağa saptıktan sonra 3 km daha kayısı bahçelerinin arasından geçip Şuğul Vadisi’ne vardık. Bizi muhteşem bir manzara karşıladı. İki büyük kaya kütlesi sanki bıçakla ayrılmışçasına ortasında masmavi bir dere akıyor. İşte tüm Gürün’ü besleyen bu derenin ismi Gürün Tohması. Birde Kangal Tohması var. Bu iki dere Darande’de birleşerek Tohma Çayı’nı oluşturuyor. O da Fırat’a akıyor daha sonra. İşte Anadolu’nun hatta Mezopotamya’nın kardeşliği burada başlıyor.
Vadinin girişinde buz gibi sulardan beslenen alabalık çiftlikleri var. Vadinin içinde 500 mt kadar korkuluklu yürüyüş parkuru yapılmış. Daha sonra dereye paralel giden patikalar var. Bu dar geçitte kayalardan sızan suların oluşturduğu mağaralar ve şelaleler var. Dağdan kopan büyük kaya parçaları ise muhteşem bir atmosfer oluşturmuş. Vadinin yukarılarına doğru gittiğinizde görsel şölen devam ediyor. Yeşil, mavi ve kahverengi oluşturduğu bir harmoni. Derede oluşan küçük havuzlarda yüzen gençler var. Sıcak havada buz gibi suyun tadını çıkartıyorlar. Daha uygun bir zamanda suyun doğduğu ilk kaynaklara kadar doğa yürüyüşü yapılabilir buralarda.
Gürün
Şuğul Vadisi’den çıkıp Gökpınara doğru giderken şehir merkezinde mola verdik. Bu sayede şehrin gerçek dokusunu görme fırsatı bulduk. Ana caddede yeni yapılan binalarda görünmeyen eski binalar, camiler, küçük dükkanlar gözümüze çarptı. Öğlen namazını Gürün Ulu Camii’de kıldık. 1922 yılı yapımı bir cami. Altında bir de türbe var. Namazdan sonra sonra şehrin sokaklarında ufak bir gezintiye çıktığımda yıkık bir kiliseye rastladım. Halk arasında Meryem Ana Kilisesi olarak bilinirmiş. Bir Ermeni Kilisesi. Malum tehcir sonrası Anadolu’da bir çok örneği gibi kubbesi yıkılmış yıktırılmış. Cezaevi, sinema ve depo olarak kullanılmış bir dönem. Şimdi harap halde restore edilmeyi bekliyor. Hemen yukarısında Ürgüp benzeri mağaralar var. Muhtemelen oyularak sonradan yapılmış mağaralar. Bu mağaralardan Gürün’de dere boyunca gördük. Demekki bahçe ürünleri buralarda saklanıyormuş eskiden.
Gökpınar Gölü
Gürün Şehir Merkezi’nden Malatya yönüne yaklaşık 1 km gittikten sonra sağa sapıp 9 km daha gittiğimizde meşhur Gökpınar Gölü’ne vardık. Ancak şehirden 1 km bile çıkmadan bozkır kendini gösterdi. Her yer kupkuruydu artık. Yine böyle toprak rengi bir yolculuktan sonra uzakta bir yeşillik alan daha gözüktü. Orası da Gökpınar olmalıydı. Boşuna vaha demiyorum. Çölün ortasında değil ama kupkuru bir coğrafyanın ortasında bir cennet sanki.
Suyu görür görmez gözlerimiz canlandı zaten. Masmavi cam gibi bir şey. Hiç bir denizde yada gölde bu berraklığı görmedim. Yaklaşık 20 mt olduğu söylenen gölün dibi yosunlu olsa da bazı bölgeleri temizlenmiş. İşte bu alanlar öyle net görünüyor ki. Bir de yeşil yosunlarla kontras oluşturup göze çok hoş gelen bir görüntü oluşturuyor. Küçücük gölde bir de deniz bisikletleri var. Onlarda ortamla tezat bir görüntü oluşturup yansıma fotoğraflarına katkı sağlıyorlar.
Gölün etrafında çok güzel bir tesis var. Göl suyunda yetiştirilen alabalık yiyeceğiniz restoranla birlikte çevrede piknik alanları var. Ailecek çok güzel bir zaman geçirebilirsiniz.