Hiç düşündünüz mü çok kitap okuyanlara neden kitap kurdu dendiğini ? Elyazması eserler döneminde kitapları yiyip bitiren kurtlar zaman içinde nasıl böyle sevimli bir mana kazanmış olabilir? Bugün bu sorunun cevabını bir kitap ayracında buldum. Kitapyurdu.com’dan aldığım aylık kitap siparişlerimin yanına sağ olsunlar bir kaç tane ayraç eklemişler. Ama diğerlerinde farklı olarak çok güzel bir hat ile Kebikeç Duası yazmaktaydı. Böyle bir duanın varlığından ilk defa haberdar oldum. Açıklamasını okuyunca daha da ilgimi cezbetti. Bir anda efsunlu bir dünyanın içinde buldum kendimi.
“Ya Kebikeç!”, asırlarca müstensihler yani yazıcılar tarafından kullanılmış koruyucu bir muskaymış. Rivayete göre kitapları yiyen kurtların bir padişahı varmış. Kebikeç derlemiş bu kurda. Melek olduğu da söylenirmiş bu kurdun. Müellifler eserlerine bir zarar gelmemesi için bir muska gibi kitapların ilk sayfasına “Yâ Kebikec” yazarlarmış. “Yâ Kebikec kâğıdı koru” manasında. Süleymaniye kütüphanesinde üzerine Ya Kebikeç yazılan kitapların kurtlardan daha az zarar gördükleri anlaşılmış.
Bir gün müellifin biri bu efsunlu ibâreyi kitabının sonuna yazmış. Kitap kurdu da, kitabın ilk sayfasından başlamış yemeye, koca kitabın son sayfasına gelinceye kadar güzel bir ziyâfet çekmiş kendine. Şölenin sonuna gelince bir de ne görsün: Böcekler pâdişâhı Kebikeç, tahtına kurulmuş, gözlerini bu kurtçuğun üzerine dikmiş, bütün heybetiyle karşısında arz-ı endâm ediyor. Tası tarağı toplayıp sıvışmış oradan. Kebikeç’i ancak son perdede sahneye alan müellifimiz de, elinde kitabının son sayfası, kalakalmış öylece.
Bir diğer rivayet göre ise mollanın biri, kitabını kurtların yediğinden şikayetle hocasına gider. O da kitabın sonuna “Yâ Kebîkeç” yazmasını tavsiye eder. Molla denileni yapar. Ne çare ki kitabı hâlâ kurt yemektedir. Kurt çok geçemeden son sayfaya da dadanınca molla soluğu hocasının yanında alır. Yine şikayetle söze başlar. Hoca sorar:
-“Yâ Kebîkec” yazmadın mı?
-Yazdım Efendim yazdım… Ama önce Yâ Kebîkec’i yemişler, şimdi de kitabı yiyorlar.”
Ecdadımızın küçücük kitap ön yazısında bile ne kadar ince bir fikre sahip olduğuna bir kez daha şahit oldum. Ne yazık ki bu güzelliklerden uzak tutulduğumuz içinde incelikten, zerafetten nasibimizi alamamışız.