Adalar İstanbul’un göz bebeğidir. Bir el uzatımı mesafesinde ama İstanbul’un çok uzağındadır. Deniziyle, konaklarıyla, tertemiz havasıyla bambaşka bir atmosferi vardır. Yazları akla gelse de her mevsimi bir başkadır Adalar‘ın. Baharı da çok güzeldir. Her biri sanat eseri gibi olan evlerin bahçelerinde ağaçlar çiçeklere durduğunda ressam olası gelir insanın. Hele bir çiçek vardır ki önce o açar adalarda. Bu yüzden Ada’ya Mart’ta gitmek gerekir. Sapsarı rengi mis gibi kokusu ile mest eder insanı. Mimozadır bu güzel çiçeğin ismi
İsmi çok bilinse de kendisi pek bilinmez. İstanbul’un her ilçesinde bir sokağa ismi verilmiştir. Şarkılarda konusu geçmiştir. Ancak kıyılarda açar en çok ta Adalar’da. Yabani bir çiçek değildir. Dağda bayırda yetişmez. En narin bahçelerde bizzat dikilmelidir. Aslında çiçekte değildir. 10-15 mt varan sarı çiçekli bir akasya türüdür. Evlerin çatılarına kadar yükselir. İlginçtir 8 Mart Dünya Kadınlar Gününün sembolü de Martta açtığı için mimoza çiçeğidir.
Mimoza sevdasına sisli bir haftasonu Büyükada’ya doğru yol çıktık. Onlarca kez geldiğim adaya mimoza için ilk defa geldim aslında. Geldiğim için de çok mutlu oldum. Büyük keyif aldım. Adaya adımı attığım attan itibaren sarıdan ibaret bir masalın içinde gibiydim. Gözünü alabildiğin her yere Mimoza saçılmıştı. Dükkanların kapılarında, bisikletlerin sepetinde, kafelerin masalarında, faytonların kenarlarında mimoza vardı. Hele bir de kokuları vardı ki yanımda getirdiğim bir demet mimozayı koklar dururum halen.
Adayı uzun uzun anlatmayacağım size. Hamidiye Camii’nde namaz kılıp soldan çıktık yola. Soldan Küçük Tur yolunu takip edip Aya Yorgi’ye çıktık. Nizam mahallesinden limana geri döndük. Yaklaşık 10 km’lik yürüyüş boyunca mimozalar eşlik etti bize. Kalbimizi fethetti bu narin çiçek. Fotoğraflar da sizin kalbinizi titretecektir. Görmek için geç kalmadınız. Nisan ortalarına kadar fırsatınız olabilir. Mutlaka yaşayın bu güzelliği. Hissedin.