Kıyıköy’ü geri bırakıp İğneada’dan önce Vize’ye uğradık. Başlık iddialı gelebilir ancak Traya’nın tek antik tiyatrosuna sahip olmasından dolayı bu övgüyü hakediyor. Vize, Kırklareli’nin çok şirin bir ilçesi. Oldukça zengin bir tarihi geçmişi var. Vize’nin bilinen ilk sahipleri Trakyalı Astai’ler. Daha sonraları Persler, Romalılar, Keltler, Peçenekler, Bizanslılar, Bulgarlar hakim olmuş ve son olarak Osmanlılar ile Türk egemenliği başlamış. Tarihte sırasıyla Bizye, Bizya, Bida, Biza, Vissa, Vizilli olarak çeşitli isimler kullanıldıktan sonra Vize’de karar kılınmış. Mitolojide “Byzia” kaynak perisi demekmiş. Bu ününü de zengin su kaynaklarına borçlu. Roma dönemina ait 242 km.’lik Vize-İstanbul su yolu antik dünyanın en büyük su yolu olarak bilinir. Farklı bir zamanda yürüyüş yaptığım Cehennme Şelaleri’de Vize sınırları içersinde yer alır. ( Bakınız : Cehennem Şelaleleri’nde Sonbahar Tadında Bir Kış Yürüyüşü )
Vize’de üç önemli tarihi eser yer alır. Vize Kalesi, Vize Antik Tiyatrosu ve Küçük Ayasofya Kilisesi yada Gazi Süleyman Paşa Camii.
Antik Tiyotro küçük sayılabilecek boyutta. Zamanla toprakla altında kalan tiyatro 1995 yılında Vize Çömlektepe Höyüğü kazısı sırasında ortaya çıkartılmış. M.S. II. Yüzyıla tarihlenen Geç Roma döneminde inşa edilmiş. Kazı çalışmalarında sonra geçen zaman içersinde bakımsızlıktan oldukça kötü duruma gelmiş.
Vize Kalesi’nde geriye bir kaç sur ve burç kalıntısı kalmış. Tarihi M.Ö. 72-76’lara dayanan oldukça eski bir kale. Zaman içersinde bir çok kere yenilense de harap olmaktan kurtulamamış.
Küçük Ayasofya Kilisesi ise VI. Yüzyılda Bizans İmparatoru Jüstinyen döneminde yapılmış. Osmanlı hakimiyeti sırasında ise Gazi Süleyman Paşa tarafından camiye dönüştürülmüş ve onun ismi ile anılmaya başlanmış.