Uzun bir aradan sonra yine dağlardayız. Bize her YOL mübah sloganı ile sisli soğuk bir havada Sakarya’nın Hendek ilçesinin yaylalarında 20 km yürüdük. Hendek’e küçük bir Karadeniz desek mübalağa etmiş olmayız. Zaten yöre insanı 1900’lü yıllarda Trabzon’dan göçmüş bu bölgeye. Haliyle dağları, ormanları, yaylaları görüncü vurulmuş yurt edinmiş kendilerine.
Yürüyüşümüzün başlanıgıç noktası Düzce ile sınırında yer alan Dikmen Köyü. Yaklaşık 7 km’lik yürüyüşle 1580 mt rakımlı sahip Dikmen Yaylasına çıktık. Yayla evlerinin müthiş bir güzelliği var. Ahşap mimariyi korusa da saç kaplamalar yaygınlaşmış. Etrafı yüksek çam ağaçları ile çevrili. Yaylanın dağ çilekleri meşhurmuş. Bu mevsimde göremedik haliyle. Ağustos’ta şenlikler olduğu zaman gelinmesi gerekiyor.
Yayla evlerini arkamızda bırakarak yoğun sis altında Sakarya’nın en yüksek noktası olan Dikmen Tepesi(1727 mt)’ne tırmandık. Görüş mesafesi bazen 1-2 mt’ye bile düştü. Buna rağmen çok keyifliydi. Elbette birazda yorulduktan sonra.
Tepeden aşağıya inişe geçip ormanın içinden devam ettiğimizde sonbahar olanca güzelliği ile bizi karşıladı. Güneşin bulutların arasından kafasını çıkartıp sisi dağıttığı zamanlarda yeşil çam ağaçlarının arasındaki tüm hazan renkleri pastel bir yağlı boya tadında bir manzara oluşturuyordu. İnsana her ölümün bir diriliş olduğunu hatırlatan ilahi bir gösteriydi sanki.
Yürüyüşümüzün 12.km’sinde Beşoluk Yaylası’nda molamızı verdik. Daha küçük bir yayla olmasına rağmen hayran kalacak kadar güzel evleri var. Yayla evlerinin birisinin içinde yemeklerimizi yedikten sonra tekrar yola koyulduk.
İnişli çıkışlı bir parkurun sonunda Türkiye’nin en güzel on yaylası arasında kabul edilen Çiğdem Yaylasına ulaştık. Yaylanın ismi geniş bir alana yayılan topukotu denilen çimlerini kaplayan çiğdemlerden gelmekte. Yaz aylarında tüm bu alanı insanların doldurduğu şenlikler düzenlenmekte.
Dağın başında ormanın ortasında irice bir köy büyüklüğünde. Çevresi dev çam, köknar ve kayın ağaçları ile kaplı. İnsanın buralarda yaşamaya isteği artıyor.
Çiğdem Yaylası’ndan sonraki son durağımız ise Turanlı Yaylası. Yaylaya geldiğimizde artık gün batmak üzereydi. Kapalı havadan günbatımını yaşayamadık. Son karelerimizi sisin yayla göletini ve evlerini tamamen kapatırken çektik. Gölet kısa bir zaman önce orman yangınlarında helikopterle müdahele için yapılmış. Ayrıca gölete bırakılan yavru alabalık sayesinde avlanmak içinde kullanılır olmuş.
5 yıl Sakarya’da üniversite okumuş olmama rağmen böyle bir yerin varlığından haberdar değildim. Öyleki Sakarya’da halkının büyük çoğunluğunun bilmediğini düşünüyorum. Sonbaharın kendini iyicene hissettirdiği kışın yaklaştığı bu günlerde çok keyifli bir faaliyet oldu. 17 kişilik ekipte herkes büyük bir haz alarak tamamladı yürüyüşümüzü. Rehberimiz Timuçin Yusumut’a bu güzelliklerle bizi tanıştırdığı için teşekkür ediyorum.
Yol bitti. Geriye fotoğraflar ve hikayeler kaldı.
Bu dünyada görmek istediğin değişiklik ol Hindistan'ın kuruluşunun zeminini hazırlayan Mahatma Gandhi'nin barış yanlısı yaşamı…
Hep çok seyahat eden adamların arasına giriyordum, çünkü biliyordum ki aradıklarımı görecek ve hatırlayacak olan…
Rosa Adası Rose Adası Cumhuriyeti, 1968 yılında İtalyan mühendis Giorgio Rosa'nın Adriyatik Denizi'nde kendi inşa…
Sivas Kartalca Köyü Elbeyli Kartalca Köyü, Sivas'a bağlı küçük bir köy. Dedelerimin köyü. Ancak yıllarca…
Yedigöllerde Sonbahar Yedigöller, Türkiye'de sonbaharın en güzel yaşandığı yerlerinde başında gelir. Rengarenk ağaçları ile masalsı…
https://www.youtube.com/watch?v=ZOlWrrZc1fo SJCAM 4000 aksiyon kamerası uygun fiyatına göre oldukça yüksek performansı ile dikkat çeken bir…